♥ | Rock Fan CLub © 2009 | ♥
♥ | Rock Fan CLub © 2009 | ♥
♥ | Rock Fan CLub © 2009 | ♥
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

♥ | Rock Fan CLub © 2009 | ♥

♥ | Rock Fan CLub © 2009 | ♥
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Six Feet Under Röportajı [2007]

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Dαrky '
ραтяση
ραтяση
Dαrky '


Mesaj Sayısı : 285
Points : 800
Rep Sistemi : 2
Kayıt tarihi : 17/07/09
Nerden : İzmiR

Six Feet Under Röportajı [2007] Empty
MesajKonu: Six Feet Under Röportajı [2007]   Six Feet Under Röportajı [2007] I_icon_minitimePaz Tem. 19, 2009 8:07 pm

Efsanevi sıfatını fazlasıyla hakeden eski Cannibal Corpse vokalisti CHRIS BARNES ile 10 yıldan fazla bir süre önce kurduğu ve yayınladıkları her yeni albümle statülerini ve hayranlarını arttıran grubu SIX FEET UNDER’ın yeni albümleri ‘COMMANDMENT’ hakkında taze bir röportaj.

10 yılı aşkın süredir hiç de kolay olmayan yollardan geçerek kendi çizgilerinden vazgeçmeyen Six Feet Under (SFU) bugün hala dimdik ayakta ve göz kamaştırıcı yeni albümleri ‘Commandment’ daha uzun yıllar bu hızla devam edeceklerinin bir göstergesi.
Başlangıçtan itibaren medya içinden ve dışından eleştiri bombardımanına tutulmuş olan grubun uzun yıllar boyunca kendi hallerinde yaşamaları meyve vermeye başlamış gibi görünüyor; çünkü yeni albümlerine gelen tepkiler geçmişteki saldırılarla kıyaslanınca oldukça pozitif.

“Bence eleştirmenler herşeyden nefret edemezler” diye gülüyor Chris Barnes. “Sürekli
negatif olamazlar, hatta Simon Cowell bile birşeylerden hoşlanıyor olmalı! Başkalarının ne düşündüğünü hiçbir zaman tahmin edemeyeceğime göre denemenin bir alemi yok. Eğer insanların ne düşündüğü umrumda olsaydı şu anda yaptığımı yapıyor olmazdım ve göründüğüm gibi de görünmezdim. Bunlar oyunun bir parçası, sizi üzmesine izin veremezsiniz.”

Yıllardan beri süregelen bu eleştirilerin hiç mi etkisi olmadı sizde?

“Gazetecilerden 15 ila 17 yıl önce kötü kritikler alıyordum. Ama şimdi neredeler? Cadde başında köpek boku temizliyorlar. Bu insanlar bugün var yarın yoklar ama ben hala buradayım, aynı işi yapıyorum ve tüm dünyada hala pekçok hayranım var. Bu işe birşeyleri kanıtlamak için başlamadım. Beni ne heyecanlandırıyorsa onu yapıyorum; müzikal açıdan da sözler açısından da bu böyle. Bu insanlar beni ilgilendirmiyor.”

Kaya gibi sert son albümleri hakkında nasıl hissediyorsunuz peki?

“Albümde çok iyi şarkılar olduğunu düşünüyorum. Diskografimize yakışan bir albüm oldu. Yaptığımız her albüm gibi ‘Commandment’in de ayrı bir kişiliği var. Albümün kalbini ve ruhunu tam olarak anlamanın biraz zaman alacağını da düşünüyorum ayrıca.”

Barnes konuyu müzikal ilerlemeye getiriyor ve SFU bugüne kadar çizgisini değiştirmemiş bir grup olduğundan kafam biraz karışıyor.

“Hiçbir zaman yeni bir Haunted ya da Maximum Violence bestelemeyi denemedik. Şarkıları hep teker teker bestelemeyi seçtik. Bazı gruplar aynı albümü tekrar tekrar yapıyorlar, bu onlar için sorun olmasa da bizim yapmak istediğimiz birşey değil. Sanırım pek çok grup yeni birşeyler denemekten korkuyor ve bu yüzden de orjinalliği olmayan gruplar arasında yerlerini alıyorlar. Bizim soundumuz ise her albümle doğal bir şekilde gelişti. Her yeni albüme biraz daha SFU soundu vermeye çalışıyoruz sadece.”

Eee peki bu ‘Commandment’i sizin için pek de yeni olmayan bir iş haline getirmiyor mu?

“Evet, böyle düşünmekte de haksız sayılmazsınız. Formülden fazlaca uzaklaşmadan daha önce yaptıklarımızı geçmeye çalışıyoruz diyebiliriz. Death metal bizim için bir yarışma değil. En hızlı davullara ve en gür sese sahip olmaya çalışacağınız bir spor da değil. Jerry Garcia’nın da dediği gibi ‘müzik özgür olmak ister’. Biz yapabildiğimizi yapıyor ve tüm gücümüzle saldırıyoruz.”

Tamam ‘Commandment’ orjinal olmayabilir ama bunu bize sunduğu adeta bir yumruk gibi inen “heavy-fuckin’-metal” sounduyla telafi eden bir albüm olduğu da bir gerçek. SFU işte böyle bir grup. Onlar yaptıkları güvenilir, kaya gibi sert, kemik kırıcı güçte death’n’roll albümleriyle death metalin AC/DC’leri adeta. Sevseniz de sevmeseniz de ne olduklarını biliyorsunuz ve kim ne düşünürse düşünsün iyi yaptıkları işlerini yapmaya devam edecekler.

Barnes: “Haddim ve yerimi hep bilmişimdir. Hiçbir zaman death metal sahnesinden daha büyük olmaya kalkışmadım. Makinanın tekerleklerinden biri olmak bana yetiyor. Sanki death metal dünyasında kendimize ait küçük bir yerimiz var ve bundan hoşlanıyorum. Hala çok iyi vakit geçiriyorum.”

Gerçekten de ‘iyi zaman geçirme’ bu farklı grubun ana temalarından biri gibi. Peki formüllerinizi bu kadar farklı ve özel bulmanızın nedenleri neler?

Barnes: “En büyük faktörlerden biri ritme verdiğimiz önem. Konserlerde kalabalık iyi vakit geçirmek ister, hareket etmek ister ve sizin onları alıp götürmenizi ister. Pek çok grubun konseri öyle sıkıcı geçiyor ki seyircilerin tek yaptığı durup izlemek oluyor. Diğer müzisyenler için bu tür konserler zevkli olabilir ama hayranlar gerçekten de birşeyler hissetmek isterler. Biz canlı çaldığımızda ritm insanları çılgına çeviriyor ve bizdeki bu ritm duygusu konserlerde bizi diğerlerinden ayırıyor diye düşünüyorum.”

Barnes’a hak vermemek elde değil. Konserlerinin, artan popülaritelerinin en büyük etkenlerinden biri olduğunu söylemek yanlış olmaz sanırım.

Barnes: “Müzik insanlarla farklı şekillerde konuşur. Biz şanslıyız çünkü müziğimiz birbirinden farklı insanlara hitap ediyor.”

SFU’ı benzer gruplardan ayıran özelliklerden bir başkası da son yıllarda death metal ortamını kasıp kavuran ‘bilek gücü yarışı’ mentalitesini kesinlikle kabul etmemeleri. Günümüzde bazı gruplar hız ve teknik açılarından birbirlerini geçmek için uğraşadursunlar, Barnes ve grubu ilham kaynağı olarak daha da derinlere hard rock ve ilk heavy metal gruplarına kadar iniyorlar. Modern metalin kökleriyle bağını kopardığını düşünüyorlar mı peki onlar da?

Barnes: “Evet, kesinlikle! Bugün yapılan extreme metal çoğunlukla son 15-20 yıldır yapılan heavy müzikten etkilenerek yapılıyor. Sokakta bir çocuğa ‘Thin Lizzy kimdir?’ desen hiçbir fikri olmayacaktır büyük ihtimalle. Bu insanlar yapılmış en ilham verici ve en yaratıcı müzikleri bilmiyorlar. Ve bu yüzden de modern extreme metal adına yapılan çoğu albüm birbirinin kopyası. Morbid Angel’ı bin kere kopyalarsanız genetik bozulma elde etmeniz kaçınılmazdır. Bu grupların çoğu özelliksiz, orjinallikten yoksunlar ve verecekleri hiçbir yenilik yok.”

SFU’ın kendilerini gezegendeki diğer death metal gruplarından ayrı gördükleri çok açık ve bu da gayet anlaşılabilir bir durum. Fakat metal türleri arasındaki çizgilerin giderek daha da silikleştiği bu dönemde, başkalarının kurallarına göre oynamayı ısrarla reddettikleri de düşünülünce, grup kendilerini hala bir death metal grubu olarak görüyor mu?

Barnes: “Hala bir death metal grubuyuz derim. İnsan varoluşunun karanlık yönleriyle uğraşıyoruz ve sıradanlığa karşıyız. Ölüm hepimizin birgün yaşayacağı bir deneyim ve garip bir şekilde hepimizi birleştiren bir olgu. Herkes ölür ama önemli olan onu nasıl kabullendiğinizdir. Death metali tek bir kelimede özetlemem istenseydi ‘karşı’ derdim.

Kaynak : Terrorizer UK
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Six Feet Under Röportajı [2007]
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Chris Barnes Ropörtajı [Six Feet Under 2005]
» Deathblow Röportajı [2007]
» Deicide Röportajı [2007]
» Psycroptic Röportajı [2007]
» Goregast Röportajı [2007]

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
♥ | Rock Fan CLub © 2009 | ♥  :: Rock&Metal :: Rock & Metal Röportajları-
Buraya geçin: