Shatraug: isveç death metalinin Autopsy, Possessees, Repulsion gibi Amerikalı grupları kopyalayarak ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Ama Amerika git gide teknikleşirken İsveçin bunu izleyemediğini (Ya da izlemediğini görüyoruz). Bunu neye bağlayabiliriz.
Tobias: Bu oldukça doğru, ilk etkilenimler o ve diğer gruplardan oldu. Ama ben İsveçli grupların Amerikalılar gibi daha teknik bir alt yapıya geçmekle ilgileneceklerini zannetmiyorum. Diyebilirizki İsveçli gruplar kendi stillerini buldular ve onu mümkün olduğu kadar koruyorlar. Hoş, Entombed tamamen kendi stilini yarattı ama onun içinde de rock etkileri vardı. Death metal adına tamamen ve yepyeni bir tarzın oluşturulmuş olmasını dilerdim. Ama bence Dismember bunu başarmıştır, hem de ta en başından beri, türünü oluşturmuş ve bunu korumuş! Indecent and Obscene'i dinlerseniz orada özellikle bazı şarkılarda bir takım teknik öğelerin ve binlerce riff'in varlığını duyacaksınız. Ama amaç asla ve asla müthiş teknik şarkılar yapmak değildi biz sadece "iyi" şarkılar yapmaya odaklanmıştık!
Shatraug: Grave, Entombed, Dismember gibi eski İsveç Death Metal grupları hala albümler yapıyor, tura çıkıyorlar. Ama şu sıralar Stockholm tayfasından yeterince death metal grubu çıkmıyor gibi?
Tobias: Üzülerek söyleyeyimki şu sıralar pek "iyi" grup hatırlamıyorum maalesef. Aslında var bir tane, isimleri Tyrant, bir albüm çıkarttılar, soundları gerçekten eski ve kirli. Ama onlardan başka bildiğimi zannetmiyorum. Bazı demo grupları kayıt yapıyorlar, old-school duruşları ve iyi şarkıları var, umarımki yakında zamanda onların albümlerini dinleyebiliriz. Bizim İsveçteki konserlerimizden bir kaçında ön grup olan Degial diye bir grup var, onları kısa süre içinde duyabilirsiniz. Ama dürüst olayım, grupların çoğunluğu boktan. Öyle görünüyorki yeni gruplar bu aralar ne popülerse onu kopyalıyor, bir şey üretmiyor. Eski grupların hala hayatta ve üretken olması bence güzel. Çünkü hepimiz birden bu işten elimizi eteğimizi çekcek geride bu geleneği devam ettirecek kimse kalmayacak!
Shatraug: Stockholm death metali başladıktan sonra At the gates, Dark Tranquillity, Dissection gibi gruplar şarkılara daha çok melodi eklemeye başladı. Gothenburg ile Stockholm'ün farklı neler, ne düşünüyorsun onlar hakkında?
Tobias: Bu iki sound arasında kesinlikle farklar söz konusu. Günümüzde bu fark dahada artarak büyümekte çünkü artık In Flames gibi gruplar artık death metal bile yapmıyorlar. At The Gates'i cidden çok severim, özellikle ilk albümlerini. Ama pek çok kişinin aksine bence en iyi albümleri kesinlikle Slaughter of the soul değil. Dissection'ı da severdim, ama son albümlerini dinlemeye tenezzül bile etmedim. Ve haklarında pek bir şey bilmediğim için ne Dark Tranquility ne de In Flames hakkında bir şey söylerim..
Shatraug: Bugünlerde Amerikalı Death Metal ve Metalcore grupları İsveçli gruplardan etkileniyor, bu bir döngü mü ?
Tobias: Zannederim öyle, herşey bir daire içinde tekrarlanıyor. Özellikle In Flames yeni halleri ve At The Gates'in Slaughter of the Soul
albümünün ardından bu etkilenim Amerikalı gruplar için kolay olmuştur, en azından öyle biliyorum. Zaten genelde o tür grupları dinlemediğim için
bildiklerim duyduklarımdan ibaret. Metalcore mu dedin?? Tamamen nefret ediyorum ve hiç bir şekilde alaka göstermiyorum!!
Shatraug: Matti bir röportajında son bir kaç senedir müzik sayesinde hayatımı kazanabilmeye başladım diyor. Bu sizin kadar tanınmış bir grup için bile o kadar zor muydu?
Tobias : Bu bizim çapımızdaki bir grup için hemen hemen imkansız, yani sadece müzikten kazanmak. Benim part time bir işim var ve extra gelir getiriyor. Matti bugünlerde tam zamanlı bir işte çalışıyor. Sadece müzikten hayatınızı kazanmanız için sürekli turda olmanız gerekirki bu da nerdeyse imkansız.
Shatraug: Bir takım gruplar sık sık Stockholm soundunu kopyalıyor ama bunu tam yapıp yapamadıkları elbette soru işareti. Bunu doğru düzgün yapmanın şartları nedir sizce? Mesela isveçli olmak olabilir mi?
Tobias: Son zamanlarda pek kopyacı grup duymadım desem yeridir. Bugünlerde cidden sıra dışı. Sanırım bu pekçokları için fazla brutal. Günümüzde insanlar daha çok temiz ve parlak vokale ilgi gösteriyor. Yada upuzun ve acayip hızlı davullar insanları mest ediyor. Elbette daha çok Stockholm etkili grup dinlemek isterdim, güzel olurdu.
Shatraug: Yeni davulcunuz Thomas Daun cidden sıkı birisi. Insision'daki performansını hepimiz hatırlıyoruz. Onu seçmenizin en büyük sebebi nedir?
Tobias: Çok basit, herif manyak!! Repugnat Wish adlı iyi bir old-school grupta daha çalmıştı. Kolaylıkla gruba hem kişisel hem de müzikal anlamda uyum sağladığını söyleyebilirim. Çok yetenekli ve vuruşları acayip kuvvetli. Unutmadan birlikte zaman geçirmek için harika bir adam, yani mükemmel!
Shatraug: Fred Estby'nin Dismember'dan ayrılışlarının sebepleri nelerdi? Aranızda dargınlık var mı?
Tobias: Fred gruptan ayrıldı çünkü ailesine daha çok zaman ayırmak istiyordu. Bilirsiniz işte, grup işleri zaman alıyor, turne, kayıt, stüdyo falan, adam evli ve üç çocuğu var ve onlardan daha çok ayrı kalmak istemedi. Bazı zamanlar yaşadığımız yoğunluk ailesini görmesini imkansız hale getiriyordu. Sonuçta ona kırgın değiliz ve hepimiz kararını sonuna kadar destekledik. Hala arkadaşız ve aramızda kan davası yok!
Shatraug: Peki Nico'yu seçme nedeniniz neydi? Kayıtlara katkısı nasıl oldu?
Tobias: Fred ayrılmadan önce bile Nico'nun bir sonraki albümde bizimle çalışacağı konusunda anlaşmıştık. Yetenekli bir prodüktör ve iyi bir adam. Entombed'la turlarken tanışmıştım, Matti ise onu Murder Squad albümlerinden tanıyor. Albümü tamamen analog olarak eski teyip kaydedicilerinde kaydettik, böylece klasik ve istediğimiz soundu yakalamış olduk. Toplam kayıt mixle birlikte 35 gün sürdü ve her aşaması çok dikkatlice yapıldı. Yaşadığımız en büyük problem kayıtların ilk günü kesilen elektrik oldu. Stüdyodan dışarı çıktık ve tüm şehir tamamen karanlıktaydı. Bir süre stüdyoyu mumlarla aydınlatıp bekledik, sonra elektrik gelince yeniden işimize döndük. Bunun dışında bir sorun da yaşamadık zaten!
Shatraug: Hate Campaign'in ardından yaklaşık 5 sene kayıt yapmadınız, fazla turlamadınız ve bir çok ayrılıklar yaşandı. Ne oldu o dönem?
Tobias: Nuclear Blast'la bir takım problemlerimiz vardı ve gruba sürekli birileri gelip gidiyordu. Hate Campaign'den sonra Amerikayı ve Japonyayı turladık, hatta kısa bir Japonya turumuz bile oldu. 2000'lerde death metalin yaşadığı düşüşüde göz önüne alırsanız biz yine iyi atlattık.
Shatraug: Peki fanların 'Hate campaign' hakkındaki "Bu grubun en başarısız albümüdür" düşüncesi?
Tobias: Açıkcas ben Hate Campaign albümünün çok büyük bir hayranı değilim. Bence bir çok şarkı diğerleri arasında eridi gitti. Ama yinede orada bir kaç iyi şarkı vardı. Bence Patrol 17 ve Thanatology nefis şarkılar!
Shatraug: Under A Bloodred Sky ve To end It All gibi şarkılarda Iron Maiden'vari bölümler var bizce. Katılıyor musunuz? Bu şarkılar nasıl oluştu?
Tobias: Kesinlikle haklısın. Iron Maiden hala büyük bir etki bizim için. Under A Bloodred Sky'ı ben ve David birlikte yazdık. David, Iron Maiden'ı andıran bir melodi yazmıştı ve ne yapacağımızı pek bilemedik. Aslında orada Tokyo Blade'den etkilendik demek daha doğru olur. Ama pek çok insan için Iron Maiden demek kolay değil. Şarkının ortasındaki sololar bence David ve Martin'in o albümde yaptığı en iyi işler. Ben solonun arkasından gelen bölümleri yazdım ve cuk oturdu. Konserde çalarken de keyif aldığımız bir şarkı!
Shatraug: Şarkı yazmaya nasıl başlıyorsunuz, nasıl oluşuyor?
Tobias: Eğer birisinin aklında bir fikir ya da hazırlanmış riff varsa bunu genelde stüdyo çalışmasında diğerleriyle paylaşıyor. Oradaki fikir alışverişleriyle de şarkının temelini oluşturuyoruz. Genelde aranjmana hepimiz katkıda bulunuruz. Matti sözlerin çoğunu yazıyor ve kayıtlardan önce hazırlanmış oluyor bile. Martin Death conquers all'u yazmıştı ve birlikte Under a bloodred sky'ı yazdık. Ama bunlar dışında sözler genelde Matti'nin sorumluluğunda..
Shatraug: Grup elemanları, stüdyolar ve birlikte çalıştığınız stüdyolar bile değişiyor ama soundunuz sabir kalıyor, bunu nasıl beceriyorsunuz?
Tobias: Eğer sizde David Blomqvist gibi müzikal anlamda asla değişmeyen ve değişmeyi düşünmeyecek biriyle çalışıyorsanız, değişmezsiniz! David ve ayrılmadan önce Fred grubun genel soundunu idare ediyorlardı ve istediğimiz tek şey Dismember soundunda değişimdi. Eğer ben oturup çok güzel bir riff yazarsam ve bu da grubun genel müziğiyle bağdaşmazsa basit bir şekilde onu kullanmayız! AC/DC ya da Iron Maiden örnekleri de bunu açıklar zaten.
Shatraug: Sözlerinizdeki agresiflik ve açık mesajlar... Bu sanki zamanla yumuşadı gibi?
Tobias: öncelikle sözlerimizle mesaj verdiğimizi düşünmüyorum, genelde farklı şeylerden bahsediyoruz. Başlarda daha 'gore' takılıyorduk, cinayetler ya da benzeri karanlık şeyler. Onun yerini şimdilerde daha çok savaşlar ve tarihsel olaylar aldı. Misal son albümdeki Dark Depths savaşlardaki denizaltılar ya da Europa Burns birinci dünya savaşı hakkında.
Shatraug: Regain Records'un Karmegeddon Media ve Nuclear Blast ile farkları neler? Aranızdaki ilişki ne alemde?
Tobias: Regainle çalışmalarımız bizi memnun ediyor.bizi destekliyorlar ve arkadaşca davranıyorlar. Bence gayet iyiler.
Nuclear Blast başlangıçta gayet iyiydi ama daha sonradan Hammerfall ya da onun gibi "büyük" gruplara daha çok önem vermeye başladılar. Death metalin 90'ların sonundaki gibi popüler olmadığını kabul etmek lazım, para kazanmak için başka yollar buldular ve Dismember gölgede kaldı. Ama şimdilik Regain'le hiç bir sorunumuz yok.
Shatraug: Röportaj ve zaman ayırdığınız için çok teşekkürler. Türk fanlarınıza bir şeyler söylemek ister misiniz?
Tobias: Asıl ben teşekkür ederim! Dismember'ı desteklemeye devam edin ve DVD'miz için bekleyin!! Herkese çok sevgiler!