Grind Finale...
Orjinalinde, fanlarına süper-sınırlı ve pahalı plakları ebay'de kovalamamaları için bir hediye olarak tasarlanan toplama albümleri, The Grind Finale,
Nasum'un muhteşem kariyerine son noktayı koydu. Grup, liderleri ve prodüktörleri Mieszko Talarczyk'in Asya tsunamisindeki ani vefatının ardından
dağıldıysada, grup kurucusu Anders Jakabson, Nasum'un grindcore'u nasıl tepetaklat ettiğini bizlere anlattı.
"Grind Finale fikri sanırım 2000 yılında, Human 2.0 albümünün kayıtları biter bitmez ortaya çıktı" diye söze başlıyor, grubun davulcu-webmasteri ve
şimdi de Nasum mirasının bekçisi Jakobson. "Orjinal olarak albümün adı 'Blueprint for extinction' olacaktı, fakat Mieszko Talarczyk'in aramızdan ayrılışıyla
bu adı kullanmak içimize sinmedi. Ortaya canavar gibi bir albüm çıktı. En azından 'Inhale Exhale'den bir şekilde kaybolan yayınlanmamış dört şarkı ve
2004'te Japonyadaki bir konserimizde kaydedilen canlı bir performans dışında (ki birgün Napalm Death'le birlikte ayrı bir cd olarak çıkması gerekiyor) yayınlanmamış
hiç bir şarkımız kalmadı. Herşey, ama herşey burada".
Nasum kuralları değiştirmiş olsa da oyunu kurallarına göre oynayan bir gruptu. İsveçli grup, 11 yıllık kariyerlerinde tipik bir underground grindcore grubu
gibi sayısız split albümler ve toplama albümlerde yer aldılar. Şimdi bunların tümü, tam 152 şarkılık ve 130 dakikalık kocaman bir albümde bir araya
getirildi. Hatta böylece geçtiğimiz günlerde 136 şarkılık bir diskografiye ulaşan Agoraphobic Noise Bleed'i de geçmiş oldular. Üzgünüz çoçuklar!
Alın bakalım : Agathocles'la yaptıkları ilk splik albümden 11 yıl sonraki Shift'in kaydından kalmış bir kaç parçaya kadar herşey burada. Grubun
kaydedipte çıkardıkları 4 albümün hiçbirisine eklemedikleri herşey. Bir müzisyen olarak Anders'in tekrar duyduğunda 'Tanrım geçmişte ne yapmışız,
nasıl yapmışız bunu böyle' dediği parçalar olduğuna eminiz. Anders gülüyor : "Tabii ki! Ama insanlara her grubun bir yerden başladığını göstermek daha önemliydi
bizim için. Sadece hatalar yaparak ilerleyebilirsiniz. Ve biz de bolca yaptık bu hatalardan. Evet, belki Grind Finale'de gurur duymadığım bazı şarkılar var,
ama bu tür şarkılardan yayınlanan dört albümümüzde de yok değildi. Bir şarkının bir detayının beni rahatsız etmesi, sizi de edeceği anlamına gelmiyor.
Sonuçta Nasum'un bırakacağı son mirasın olabilecek en iyi son albüm olmasını istedim."
Grind Finale'i çekici kılan şeyi, dürüstlüğü. Anders'in söylediği gibi bu iki saatlik grind yolculuğu pek o kadar gözkamaştırıcı olmayan yerlere de götürüyor bizi.
Bunlara grubun temmuz 1993'te yaptıkları ilk kayıtlarda dahil. Nasum her ne kadar grindcore'un yeniden canlanışı olarak nitelendirilse de herşey kazara başlamış.
Nasum ilk başlarda iki death metal müzisyeninin o zamanki 'gerçek' gruplarının ikinci albümüne şarkı bestelemeye çalışırken eğlenmek için kurdukları bir yan
projeymiş. "1991'de Rickard Alriksson'la Necrony'yi kurdum. Kendimizi isveç death metali dalgasına kaptırmamız ve plak anlaşması imzalamamız, Entombed ve Dismember
gibi aynı ülkeden olmamızdan dolayı hiçte zor olmadı. Ancak bizim gibi düşünen diğer bir çok grup sayesinde etraf death metal gruplarından geçilmez oldu ve
bunların arasından sıyrılabilmek gittikçe güç hale gelmeye başladı. İlk albümümüz 'Pathological Performances' için uzun bir süre sololar ve riff aranjmanlarıyla dolu
epik şarkılar besteledik. O kadar çaba harcamıştık ki biraz nefes alma ihtiyacı hissettik. Albüm bittikten sonra bir gün provalardan birinde eğlenmek için
bir iki tane üç rifflik, birer buçuk dakikalık şarkı yaptık ve Nasum böylece başlamış oldu. O günlerde Nasum eğlencelik, Necrony ise 'ciddi' grubumuzdu, ama kısa zamanda
tam tersi olmaya başladı". Bu iki kişilik grubun ilk provaları ve 2 temmuz 1993'de Dan Swanö'nün Gorysound studyosundaki ilk resmi kayıt arasında
sahneye önemli bir figür girdi : bu 18 yaşındaki gitarist sadece maceraya ortak olmakla kalmayacak, maceranın lider gücü konumuna gelecekti.
Anders: "Mieszko'la 1992'de tanıştım. Necrony adlı grubumuzla o zamanlar çalıştığı bir local gazete için röportaj yapmak amacıyla benimle kontağa geçti.
Bir sonraki ilkbaharda ona tekrar ortak bir arkadaşımızla çalıştığı bir stüdyoda rastladım. İnanılmaz iyi grind riffleri yaratıyordu. Hemen Nasum'a katılmasını
önerdim ve iki hafta sonrada ilk split albümümüzü kaydetmeye başladık." Nasum'un yaptıkları underground piyasasına bomba gibi düşerken Necrony son nefeslerini veriyordu.
"1994 yazında beş konserlik kısa bir Almanya turnemiz oldu. Döndüğümüzde, devam etme isteğimizi kaybettiğimizi anladık. İkinci albümde yer alacak şarkıların çoğu hazırdı.
Ancak yolunda gitmeyen birşeyler vardı ve yolumuza yine parttime'da olsa Nasum'la devam etmeye karar verdik. Nasum olarak insanların bize ilgi gösterdiğini
ilk albümden sonra anlamaya başladık.Inhale Exhale'den önce Nasum küçük çaplı bir gruptu. İlk çıkarttıklarımız sınırlı sayıda plaklar yada kendi yaptığımız
toplamalardı ve daha hiç konser vermemiştik".
Bu zevk için kurulmuş grubun kendi yarattığı etkiyi anlaması dört yıl geçtikten ve yarım düzine kayıt
yaptıktan sonra olacaktı. Anders, Relapse recordsla anlaşmalarını split albümleri Smile When You're Dead ve 1995'deki Industrislaven mcd'lerine bağlıyor.
Ama ilk albümleri 1998 ilk baharında bomba gibi patlamadan önce grup büyük değişimlere uğramak zorunda kalıyor. "1996 yazından Rickard gruptan pozitif bir şekilde
ayrıldı. Metal'den sıkılmıştı ve işi yüreğinde hissederek yapmamaya başlamıştı. Mieszko ve ben Nasum'u devam ettirmeye kararlıydık.
Başka bir davulcu denedik ama olmadı. Bir de baktık ki sadece ikimizin çalışmaları da gayet başarılı ve extra bir müzisyene aslında ihtiyacımız yok.
Ben aslında 10 yaşından beri davul çalıyordum ama Necrony'deyken gitara merak salmıştım. Rickard ayrıldığında ise benim tekrar davul çalmamla yeni bir eleman almadan da
grubu götürebileceğimize karar verdik ve Inhale Exhale'in çıkışıyla herşey tıkırında yürümeye başladı."
Grindcore dünyasında gerçekten başarılı olan bir avuç grup arasında bile hiç bir grup Nasum'un yarattığı etkiyi yaratamamıştı. O zamana göre çok az bir bütçeyle
ve iki ucuz kayıt döneminde yarattıkları albüm tüm kuralları camdan dışarı attı. Napalm Death'in 1998'de Scum albümünü yayınlamasıyla artık hiç birşey
eskisi gibi değildi ve müziğin limiti tamamen silinmişti. Ancak bu patlamadan sonra tozlar yere tekrar indiğinde ve ortalık sakinleştiğinde o zamanlar bilinen
haliyle grindcore da diğer metal türlerinin düştüğü tuzağın içine düştü. Çok kısa sürede yeteneksiz ve sadece gürültü yapan bir sürü grup bulandırdı ortalığı. İlk patlamasının
ardından grindcore, örneğin death metalde olduğu gibi tekrar tekrar patlamayı başaramadı ve iyice marjinal bir hale geldi. Bu grindcore gruplarını çokta rahatsız eden birşey
değildi aslında. Çünkü zaten anarkopunk'ın çocuklarının ve durmadan 'gore' filmler izleyen 'gore obsessive'lerin bir karışımını sunan grindcore
hiç bir zaman kabul edilir olmaya çalışmamıştı. Bu Nasum'un başarısını, bir zamanlar insanların dalga geçtiği metal türü olan grindcore'a bakışı değiştirdiğinden daha da etkili kılmakta.
Anders : "İlk albümümüzün okuduğum kritikleri arasında sürekli gözüme çarpan bir yorum vardı. O da grindcore'u sevmeyenlerin bile bizim müziğimizden hoşlandığıydı.
Bunun sebebini de ne çaldığımızın net olarak anlaşılabilmesine bağlıyorlardı. İlk etkilendiğimiz gruplar arasında Earache tipi gruplar, Napalm Death ve Terrorizer, ve İsveçli
Filthy Christians vardı. Kısa bir süre sonra seksenlerin klasik isveç hardcore'undan da etkilenmeye başladık ama hiç birşeyi değiştirmek iddiasıyla çıkmamıştık yola.
Herşey 2000 yılında Napalm Death'le çıktığımız ilk Avrupa turnesinde dinleyicilerimizle ilk buluşmamızda netleşti. Sanırım 1998'de insanların Inhale Exhale gibi bir albüme ihtiyaçları vardı.
Ama en büyük kompliman Napalm Death'ten geldi. İlham kaynağınızdan sizi dinlediklerinde coştuklarını ve kendilerini daha iyiye götürmek için ilham aldıklarını duymak
bizim için bugün bile hala inanılmaz bir duygu."
Mieszko Talarczyk'in gruba armağanlarından ve grubun alameti farikalarından biri de süper heavy ama net soundlarıydı. Mieszko, Millencolin'den Mathias Farm'la birlikte
sahibi olduğu İsveç punk'ının kalbi Orebrö'deki Soundlab stüdyolarında Nasum'un 1997 - 2004 arasındaki kayıtlarını prodükte etmekle kalmayıp, Exhumed, Disfear ve Nostromo gibi
gruplarında sonik mükemmelliğe ulaşmalarını sağlamıştı. Kökleri punk ve hardcore undergroundunda bir grup olarak, "kendi işini kendin gör" tavrının ve doğal soundun kural olduğu bir ortamda
Nasum'un bir noktadan sonra daha az parlatılmış birşeyler denemek istediğini düşünmeden edemiyorum. Yada daha "gerçek" - Scott Burns'den onaylı
Harmony Corruption albümlerinin piyasa olduğu iddialarına cevap olarak ultra çiğ Mass Appeal Madness ep'sini kaydeden arkadaşları Napalm Death gibi.
"İtiraf etmeliyim ki bazen grind fanlarından soundumuzun çok yapmacık olduğuna dair şikayetler aldık. Onlara hep beste yaparken çok uzun zaman harcadığımız
yanıtını verdik. O nedenle, neden herşeyi kötü soundla çamura gömelim ki mantığını savunduk hep. Mieszko'un ölümünden hemen önce bu konuda konuşmalarımız olmuştu. Müziğimizin
"aşırı işlenmiş" olup olmadığı konusunda tartışmalar yaptık. Planımız Tayland dönüşünde spontane bir kayıt yapmaktı. İki kere düşünmeden, süslemeden püslemeden, olduğu gibi
nasıl bir şey ortaya çıkacak görecektik. Maalesef o köprüden geçme şansına erişemedik."
Bu beklenen soruyu getiriyor akla : "Peki şimdi ne olacak?". 2003'te Regurgitate'ten Urban Skytt'in ikinci gitara geçmesiyle kadrosunu dörtleyen grup,
kanatlarını açmaya yeni başlamıştı. Mieszko ve Anders hala bestelerin %98'ini yaparken Urban da yeni basçı Jon Undquist de gruba kendilerinden birşeyler katmaya hazırlardı.
Her ne kadar grubun 2005 yılı başındaki dağılma kararı anlaşılır bir kararsa da insan merak etmeden edemiyor. Tamam Urban, Regurgitate ile hala grind yapmakta ve Jon'da punk
bayrağını Victims ve Sayyadina gruplarıyla taşımaktaysada Nasum'un son Avrupa turnesi tek bir şeyi kanıtladı; dörtlünün arasında kurulduğu görülen güçlü bağ.
"Ne dediğini anlıyorum, ama gelecekte ne olacağını bilemiyorum. 2005'te neredeyse hiç davul çalmadım diyebilirim. Yıllar sonra Mieszko'suz müzik yapmak çok zor geldi. Yine de
geçtiğimiz kasımda Jon ve Urban, Mieszko'nun mezarını ziyarete Orebrö'ye geldiklerinde birden bire kendimizi eski prova odamızda bulduk ve birlikte
Laptop'uma kaydetmeyi zarzor becerdiğim altı enstrümantel şarkı yaptık. Bu şarkılara ne olacağı hala belirsiz, bu projenin adı bile yok. Şarkılar
web sitemize koyduğumda Ex-Nasum diye bir ad verdim hepsine, ilerde Jesper Liveröd'ü de (Nasum'un ilk basçısı, şimdi ise Burst'te) aramızda görmek istiyorum ve Rickard'ı da,
neden olmasın? Ama ne olursa olsun Nasum kadar ciddi bir proje olmayacak bu; kendimizi ne turnede ne de albüm çıkarırken görebiliyorum. Tekliflere açığım
ve eğer iyi bir grup için çalma fırsatını ele geçirirsem böyle birşeyi yapabilirim. Bu yıl sadece Krigshot'un yeni albümü için davul çaldım. Ama şimdi
Grind Finale'in çıkmasıyla Nasum rahat içinde uyuyabilir, ben de kendi yoluma gidebilirim..."
Terrorizer Uk